Seninle 1 Dakika

28 Eylül 2015

Merhaba. Size yerin dibinden sesleniyorum. Çünkü utanıyorum. Bu yazıyı Beyoğlu’nda bir sahafta gezinirken içimden yazdım. Utancım kendine mabet olarak belli ki orayı seçmişti. Haklı da. Zira sebep, okumamamız.

Biz okumuyoruz. Kaynaklar ne kadar güvenilir tartışılır tabii, ama TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) günde 1 dakikayı kitap okumaya ayırdığımızı tespit etmiş. Nedense de duyurmuş. Ben TÜİK olsam mezara götürürdüm böyle feci bir sonucu. Kitaba yılda 6,5 TL harcıyormuş halkımız. Kütüphanelere üye sayımız da 1 milyon civarında seyrediyormuş. Cep telefonu kayıtlı abone sayısı ise 70 milyonu geçmiş. Şaşırtıcı mı? Bence değil. Şaşırmadığıma bile şaşırmıyorum artık. Ama…

Buzlu bardağın diğer tarafına geçelim. Önce şunu söyleyeyim: Okumak, rıza işidir. Yani kitaba bir izin vereceksiniz, yol açacaksınız yaşamınıza sızması için. “Kitap pahalı,” derseniz fena kapışırız. İstedikten sonra kitaba ulaşmanın çok fazla yolu var. İkinci el, arkadaşlar, kütüphaneler ne güne duruyor? Ayrıca fuarları (reel ve sanal) yakalarsanız çok hesaplı alışveriş edersiniz. Demek ki, okumak gerçekten gönül işi. Bir de alelacayip bir eşeleme, araştırma, keşif işi. Zahmet edeceksiniz kitap için. Sonra kendinizi ona teslim edeceksiniz ve o size yerleşecek.

Bakın, Türkiye Yayıncılar Birliği’nin açıkladığı verilere göre 2014’te toplam 561 milyon 103 bin 770 kitap üretilmiş Türkiye’de. Uluslararası Yayıncılar Birliği de Türkiye’nin dünyanın en büyük 12’inci yayıncılık sektörüne sahip olduğunu ortaya koymuş. Yani… Kitap var epeyce. Okuyabilen var gırla. Peki, bu buluşma niye bir türlü olamıyor? Yine de…

Bardağın çevresinde azıcık daha turlayalım. Rakamları bir kenara bırakalım bu kez. Çünkü rakamlara baktığınızda ortada rasyonalize ederek çözümlenmeyecek bir tuhaf çelişki var. Sorun ne peki?

Biz kitabı unutuyoruz. Ona ihtiyaç duymuyoruz. Biz kitaplara güvenmiyoruz. Kitapsız da yaşanabileceğine inanıyoruz. Öyle ya, ekmek ya da su değil bu. Ya da internet de değil. Ekmek ve sudan sonra internetin yaşamsal kaynaklar arasında kabul edildiğini biliyoruz, yaşıyoruz. Sadece kitap diyerek bir kısıtlamaya da gitmeyelim; fanzinler, dergiler ve gazeteler de aynı sorunu yaşıyor: Okunmamak. Yıllardır fanzin çıkaran bir dostum var. Onun bir cümlesi çok iyi özetliyor durumumuzu bana kalırsa:

“Anlamak istemiyoruz.”

Ayça Güçlüten

Gidiverenlere not: Okuyuverin lütfen…

Özet
Seninle 1 Dakika
Başlık
Seninle 1 Dakika
Açıklama
Merhaba. Size yerin dibinden sesleniyorum. Çünkü utanıyorum. Bu yazıyı Beyoğlu’nda bir sahafta gezinirken içimden yazdım. Utancım kendine mabet olarak belli ki orayı seçmişti. Haklı da. Zira sebep, okumamamız.
Yazar
Yayıncı
gidivermek
Yayıncı Logo
Yukarı